Miami İçin Kasırga Vakti, HURRICANE IRMA



Miami İçin Kasırga Vakti


     Hepimiz hayatımızda bir kez bile olsa yurtdışında bulunmak istemişizdir. Bir kısmımız bu isteğinin karşılığını alabilmiş, bir kısmınızsa henüz alamamıştır. Ben bu yazımda bu isteğini yerine getirenler kategorisindeyim fakat biraz farklı bir şekilde. 

  Bu yaz hayallerimi süsleyen Miami sahillerine bir şekilde kendimi atma fırsatı buldum ve bu benim için oldukça heyecan vericiydi. Yıllardır orada yaşayan babama rağmen 19 yaşımda ancak gidebildiğim bu tatil beldesinde gerçekten hiç beklemediğim bir şekilde karşılandım. Oranın saatiyle sabah yedi sularında Miami havaalanına iniş yaptık. Babam bizi karşıladıktan sonra şehrin içinden, oldukça doğal bir örtüye sahip olan Pembrokepines'a vardık. Heyecanım adeta gözlerimden fışkırıyordu; eve vardığımda en büyük odayı kaptım ve yerleştim. Yemek yemek için salona indiğimde ailemi biraz televizyona yapışmış bir halde buldum. Açıkçası televizyona böyle yapışmaları ilk gün için oldukça beklenmedik bir hareketti. Ne oluyor diye televizyonun karşısına geçtiğim zaman ne göreyim, kasırgadan dolayı zorunlu tahliye emri çıkmış. O an hayallerimin Atlantik okyanusuna kavuşup kaybolmasına şahit oldum. Olayın kesinleşmesi için bekledik ve acı ama gerçek diyerek valizlerimizi toplayıp Atlanta'ya doğru yola koyulduk. Tahmin edilebilir bir şekilde aşırı trafik vardı ve normal süresi 9 saat olan yolculuğumuzun süresi 22 saat gözüküyordu. Bu yüzden Orlando'ya kadar sürüp orada bir gece kalmak üzerine mantıklı bir plan yaptık.

 Orlando yolunda giderken aşırı trafikten akıllılık yaparak sıyrılmaya karar verdik. Tabii ki bir klasik olarak ilk gördüğümüz sağdan saptık. Yemyeşil bomboş bir yola girdik. Bize bel bağlayıp dönenleri görünce doğru bir iş yapıyoruz herhalde diye bastık gaza. Arkamızdakilerle akıllılığımızı kutlarcasına sürerken yolun sonunda vardığımız köprünün altındaki o muazzam özel mülk kapısı herkesi şoka soktu. Zaten annemin kapıyı görmesiyle sigarasını yakması bir oldu. Hemen arabadan indim kapı açılıyor mu diye baktım bir iki ittim kapı bana mısın demedi. Bir de asabi, ben inat edip ittikçe o da kapıyı sıkıştırdı. Sinirlenip biraz daha ittim mekanizma adeta git burdan diyerek kapıyı kitledi. Koşarak kötü haberi takipçilere verdim. Arkamızdaki kadın ortalama benim yaşlarımdaydı ve tek başına yolculuk ediyordu açıkçası ona kapının kitli olduğunu ve geri dönmemiz gerektiğini söylerken içim biraz burkuldu, çünkü korku diğer birçok duygu gibi yalnız yaşanınca daha kötü bir hal alıyor. Arkamızdaki genç kadın yalnızlığın verdiği cesaretle yasal olmayan yola bir an bile düşünmeden girdi, sürü cesareti peşine takıldık biz de. Tabii Amerika’da turist olarak “bu yola girene dava açılır” yazısının altından geçmek insanı biraz tedirgin ediyor, neyse ki bir sorun çıkmadı; fakat yoldan geçtik geçmesine de bitti mi sandınız? Navigasyonun ekranında 65 km ters istikamette gidip U çekin yazması, hem bizi hem etrafımızdaki vatandaşları “ne yapacağız şimdi?!” stresine soktu. Neyse ki gençlerin gücü adına arkamızdakilerden biri olan genç çocuk ilk illegal yerden trafiğin ortasına u çekti biz de arkasından aynı şekilde.... Sürücülere bir dal sigara yaktıran sapmamız yaklaşık 1 saatlik bir kazanç sağlamamızı sağladı ve birkaç saatlik trafiğin ardından Orlando’ya varıp bir günlüğüne otele yerleştik.


    Tahliyenin ikinci gününde Turist krallığı olan Orlando'dan hiçbir yere uğrayamadan Atlanta'ya yola koyulduk. Bu sefer herhangi bir kaybolma vakası olmadı fakat trafik yine ölümcüldü. Anlayacağınız 6 saatlik yol 12 saatte ancak bitti. Yolculuğun başından itibaren yaklaşık 5 mola verdik. Hiçbirinde km'lerce benzin kuyruğuna girmedik ama etraf yine de çok kalabalıktı. Özellikle bazı Mc’donalds'ların  kapıları kalabalığı dışarı taşırmamak için ter döküyordu. Tabii ki böyle durumlarda çok bilindik yerlerden ziyade daha az bilinen kuytu yerlere gitmek gerekiyor ki temiz lavabo ve yiyecek bulabilesiniz. Woodwild çevresindeki molamızdan sonra azimle tekrar yola koyulduk. Biz gittikçe yol uzadı adeta, navigasyonun gösterdiği süreler asla kısalmamaya yemin etmiş gibiydi. Birkaç moladan sonra Georgia'nın turist bilgilendirme merkezinde durduk. Bakalım ne var ne yok diyerek birkaç bröşür kaptım, yazanlara göre canlı bir yer fakat bizim pek bir şey görmeye vaktimiz olmadı. Biraz daha oyalandıktan sonra geri yola koyulduk. Trafiğe girdik çıktık derken abim çılgın elleriyle navigasyonun üstünde dolaşarak bizi yine ormanlık yollara soktu. Kabul ediyorum, çiftlik yolları sabahları çok güzel oluyor. Özellikle doğayı seven bir insansınız, sizi hayran bırakan manzaralarla karşılaşıyorsunuz; fakat benim için çiftlik yollarında geçen bu akşam yolculuğu, gece mezarlığa girmiş hissini uyandırdı. Bu strese dayanamayıp uyumaya çalıştım fakat bünyem o korku ve heyecan dolu dakikalarımın içerisinde uyumayı kabul etmedi. Otele varana kadar gözlerim yarı açık ayakta kaldım, ormanlık yoldan çıkıp otele vardığımız zamansa yatağa jöle gibi yapıştım. Normal bir uykudan sonra, kahve ve krepten oluşan asla sevemediğim kahvaltımı yaptım. Hazırlanıp otelden çıktık etrafta biraz dolanıp havaalanına vardık. 
     Güzel ülkeme dönme ve ailemin bir kısmına veda etme vaktim gelmişti. Ayrılık benim hayatımda pek yeri olmamış bir andır, bu yüzden babam ve abimden ayrılmak, beni tam oracıkta 10 yaş büyüttü diyebilirim. Yaşadığım en güzel gezilerden biriydi, hem heyecan dolu hem çok yoğun duygularla bezenmişti. Bu güzel gezi sayesinde çok güzel tecrübeler edindim. Aynı zamanda ayrılığın insana yaşattığı acıyı kalbimin tam içinde hissettim. Her gülün bir dikeni vardır, aynı sevinçten sonraki hüzün gibi. Boğazım düğümlendiğinde konuşmayı başardığım ilk anım bu gezimin son anısıydı. Eve dönüp yatağıma yattığımda bu gezimin anı defterini pikemle üstümü kapattığım gibi kapattım ve özlediğim derin bir uykuya daldım….

Copyright © 2018 Pelin Kuran. All rights reserved.

Yorumlar

Popüler Yayınlar